Links to the old web pages of KKE

The international sites of KKE gradually move to a new page format. You can find the previous versions of the already upgraded pages (with all their content) following these links:

DimitrisKutsumba’nın İsrail- Filistin savaş çatışması ve bölgedeki gelişmeleri hakkındaki açıklaması

Rizospastis gazetesinin 21-22 ekim hafta sonu gazetesindeki YKP Genel Sekreteri DimitrisKutsumbas’ın makalesi:

İsrail’in Gazze’ye karadan saldırması, bölgede genel bir ateş çemberi yaratsa da, aynı zamanda daha genel anlamda küresel bir savaş tehdidine de yol açacaktır. Bu konu,YKP’nin Merkez Komitesinin son toplantısını da meşgul etti. Merkez Komitesi bugüne kadar kamusal Partinin tutumunu, Basın Bürosunun açıklamalarını, Milletvekillerinin Meclis’te ve Avrupa Parlamentosu’ndaki konuşmalarını ve kitlesel hareketlerindeki faaliyetleriyle doğruladı.

 

A.   Bölgesel ve uluslararası güçler- Orta Doğu’daki çatışmaya karışan kapitalist devletler

 

Bunları şu kategorilere ayırabiliriz:

 

BİRİNCİ: İsrail’i açıkça destekleyenler: Özellikle ABD, Büyük Britanya, lider güçler ve genel olarak Türkiye dışında NATO’nun üyeleri, ayrıca AB’nin lider güçleri (Fransa, Almanya) ve genel olarak aralarında kademe bulunan AB’nin üye devletleri (örneğin İspanya, Danimarka, Lüksemburg’un Filistin Yetkililerine yönelik ilk ekonomik ambargo duyurusuna karşı  tepki koymuşlardı). Yunan hükümeti ise bu Avrupa-Atlantik bloğunda bölge için esnek bir rol oynamaya çalışmaktadır.

 

İKİNCİ:  Dikkatli bir tutum sergileyen özellikle Çin ve Rusya gibi güçlenen Avrasya bloğunun güçlü kapitalist devletleri, bağımsız Filistin devleti için Filistin’i desteklemekte, diplomatik çözüm bulmak ve savaşın sona ermesi yönünde inisiyatiflerde bulunmakta ve bölgede aynı zamanda kendi ekonomik, jeopolitik çıkarlarını da korumaya çalışmaktadırlar.


ÜÇÜNCÜ: ABD veya İsrail’e yaklaşan bölgedeki bölgesel güçler – bir sıra güçlü devletler söz konusu olmakta ve“Avrupa’nın” bazı ittifakları gelenekçi olup, İsrail saldırılarına tepki vermekte ve Arap ve Müslüman olarak Filistinlileri desteklemektedirler ancak aynı zamanda çıkarları başkalarıyla  kesişmekte ya da bu aşamada çıkarları uğruna başkalarıyla çatışmaktadırlar.

ABD’nin çok yatırım yaptığı İsrail ile, Suudi Arabistan’ın ilişkilerini kesmesi örneği gibi. Gelişmelere bağlı olarak yapılan bir açıklamaya göre, “Hamas’ın” İsrail’e saldırısı tam da bu amaçla yapılmış ve bu sadece ilişkilerin kendi mücadelelerini “sattığına” inanan Filistinliler’ in bir kısmına değil, aynı zamanda Suudi Arabistan ve İsrail’de bu gelişmelere karşı çıkan çevrelere ve “üçüncü” güçlerin çıkarlarına da hizmet etmekteydi. Buna, Çin gibi sözde “HintYolu”na karşı çıkması örnek verilebilir.

Ayrıca, buradaki ayrı bir başka örnek de İsrail ile ilişkilerinin normalleşmesinin durdurulma olasılığının ve AB’ne günde 40 milyar metreküpün üzerinde miktarda gaz gönderen Rus “Gazprom” ’un rolünü  azaltacak İsrail doğal gazının  Türkiye üzerinden Avrupa’ya getirilme tasarısı yapan Türkiye’dir.

Filistin mültecilerini kitlesel olarak kabul edecek Mısır ise, Netanyahu’nun açıklamalarında ima ettiği gibi İsrail’in Gazze’de soykırım yapma durumu, “Hamas” ile bağlantısı olan  “Müslüman Kardeşleri”, yasadışı ilan eden Mısır’ın burjuva sınıfını endişelendirmektedir.

İsrail ve ABD ile yakın ittifakı olan Birleşik Arap Devletleri ise, İsrail’in Gazze’deki hastaneye yaptığı ölümcül ve insanlık dışı saldırıdan sonra, savaşın başından beri ilk kez kamuoyu önünde İsrail karşıtı bir duruş sergiledi.

 

DÖRDÜNCÜ: Son olarak, bölgedeki bazı devletler, halihazırda çatışmalara diğerlerinden daha aktif ve daha açık bir şekilde müdahil olup, İsrail ile sürekli çatışma içinde olan Filistin direnişini desteklemekte ve yardım etmektedirler:

Bu saldırıyla ilişkisi olmadığını açıklayan amabunu memnuniyetle karşılayan ve saldırının hazırlanmasına “gayri resmi” olarak yardım ettiği de göz ardı edilemeyen İran’ın, tıpkı çatışmanın yayılması olayına doğrudan müdahalesinin tamamen imkansız olduğunun söylenmesi yanlış olur.

Ayrıca, toprakları İsrail’in işgalinde olan Lübnan. İran ile yakın ilişkileri olanLübnan’ın “Hizbullah’ı”, Kuzey’de İsrail ile şu ana kadar küçük çaplı düşmanlıklar başlattı. Çatışmanın yayılması durumunda çatışmaya dahil olma olasılığı vardır.

Olayların arifesinde, Humus şehrindedarbe alan, yemin töreni sırasında 100 harp akademi öğrencilerinin öldürüldüğü İsrail’in işgali altında olan Suriye de savaşa dahil olabilir.

 

B.   Bir sıra faktörlerden dolayı askeri çatışmaların ve operasyonlarının yayılma olasılığı çok yüksektir

 

Bu faktörler arasında aşağıdakiler öne çıkmaktadır:

  • Balkanlarda Sırbistan ve Kosova veya Azerbaycan - Ermenistan arasındaki çatışmalarda olduğu gibi bölgede çeşitli açık cepheler ve barut depoları vardır. Örneğin, Ermenilerin Dağlık Karabağ’dan sürülmesi (Rusya ve İran’ın rızasıyla), Çin- Kazakistan- Azerbaycan arasındaki yeni ticaret yolunun açılmasına yol açacağı düşünülen ve özellikle kritik kabul edilen bir gelişmedir. Bu gelişmeler, bölgede Türkiye’nin rolünü yükseltmeye sebep olurken, aynı zamanda Türkiye’nin burjuvazi sınıfı ABD, Çin ve Rusya ile pazarlık yapmaktadır. ABD, onu Rusya’nın etkisini sınırladığı sürece Kafkasya  ve Orta Asya’da desteklemektedir. Aynı zamanda, İsrail’in Azerbaycan’ı desteklemesiilişkilerin güçlendirmekte ki bu, İran’ın endişelenmesine neden olmaktadır.
  • İkinci cephe olarak İsrail- Lübnan “Hizbullah”ı açılırsa ve 2 ABD uçak gemisi ve daha birçokları gibi çok sayıda ve güçlü askeri güçlerin bir araya gelmesi durumunda tehlikelitepkiler meydana gelecektir.
  • Tüm bu gelişmeler, Ukrayna’daki savaşın pekiştiği ve büyüdüğü bir dönemde gerçekleşmektedir. Ayrıca, özellikle Abraham anlaşmaları (Filistin Meselesini çözmeden İsrail’in Arap ülkeleriyle ilişkilerini normalleştirme) ilerlemekteydi. Bu anlaşmalar, İsrail’in bölgedeki geleneksel jeopolitik desteği olarak konumunu güçlendirmenin yanı sıra, onları Avrupa ve Orta Doğu’daki Pazar payı mücadelesinde Çin’e “karşı” geniş  planlara bağlayan ABD tarafından büyük ağırlık verilmektedir. (Örneğin, Çin “Bir Yol Bir Kuşak” yoluna nazaran Arap Birleşik Devletleri- Suudi Arabistan- İsrail üzerinden yapılan rekabetçi bir yol olan “Hint Yolu”)
  • Suudi Arabistan’ın tercihi gibi, Mısır’daki ve muhtemelen diğer bölge ülkelerindeki mülteci baskıları gibi Gazze’ye müdahalenin yol açmakta ve  yayılan çatışmaların artmasına sebep olmaktadır. Ayrıca, daha geniş bir bölgenin yeniden düzenlendiği, Suriye’de Kürtlere yönelik Türk operasyonları ve ABD ile çatışmalar, Çin mallarının Rusya üzerinden ticaret yolunun kapatılmasının ardından Suriye’deki saldırıları (Humus şehrinde 100 ölü), görmekteyiz.
  • Ayrıca, aşırı birikmiş sermayenin çıkış noktası olarak çatışmaların genişlemesine yönelik bu yöndeki istek de dikkatimizden kaçmamalıdır. Savaş endüstrisi ve sonrasındaki yeniden yapılanma planları için ise güç savaşı, malların ve sermayenin taşınması için pazarların ve yollar yeniden dağıtılmaktadır.


C.   Yunanistan’ın bölgedeki savaş çatışmalarına katılımı artmaktadır

 

Özellikle Yunan halkı ve ülkeye etkileri açısından şunları söyleyebiliriz: Yunanistan’ın Yeni Demokrat hükümetinin sorumluluğu altında halihazırda büyük askeri müdahaleye katılımına ve muhalefetteki tüm sivil partilerin desteğine ek olarak, Netanyahu’nun siyasi ve diplomatik desteği ve kanlı devlet İsrail ve “Psara”fırkayteyni göndermesi ile  ülkedeki tüm Amerikan üslerinin değerlendirilmesi ve kullanılması ile birlikte ülke içinde de bu süreçte bu gibi gelişmeler yaşanacaktır: 

  • Göçmen sorununun daha da kötüleşmesi
  • Enerji gibi fiyatların artmasından kaynaklı pahalılık.
  • “Alışılmışın dışında olan” savaş için  burjuva devletin ve hükümetin, Milli Güvenlik Konseyi  toplantısından sonra hedefleri korumak, devriyeleri yoğunlaştırmak vb. yoluyla halihazırda önlemler almaktadır.
  • Aynı zamanda, İsrail ile askeri sistemlerin inşasındaki işbirliğinin yanı sıra devam eden askeri işbirliği ve özellikle Yunanistan’ın Fransa ve İsrail ile özellikle de İsrail’in ziyaretinden sonra konuştuğu “füze karşıtı koruma kalkanı” özellikle Milli Savunma Genelkurmay Başkanlığının liderinin yazın İsrail’e yaptığı ziyaretten ve orada, sistemin tanıtımından sonra teşvik edilse de  tüm medyanın haberine göre “Hamas”, çatışmanın ilk gününde bu sistemi bozmayı başarmış.

Ayrıca, Yunanistan’ın ekonomik-enerji savaşına da derin olarak müdahalesi de söz konusudur.  Örneğin, İsrail ve Yunanistan savaş endüstrisi, limanları, gelecek planı olarak İsrail LNG’sinin taşınması ve elektriğin taşınması.

Bu kesinlikle savaşın sonuçlarıyla da ilgilidir. Örneğin, petrol ve doğalgaz fiyatlarında, gıda pahalılığında, turizmde ve çok daha  halkın yeni sorunlarının kötüleşmesi gibi durumlar görülmektedir.

Sınıf mücadelesinin ani bir şekilde kötüleşmesi ihtimali, güçlerimizin ideolojik, politik ve örgütsel hazırlığı ve faaliyetlerine yönelik yol gösterici çabamızın geliştirilmesini gerektirmektedir.

Her halükarda, hazırlıklı olma, uygun, sürekli, ideolojik- politik müdahale ve işçi halk hareketinde bir gerilimi artırma planıyla sağlanmaktadır.

 

D.   Uygun ideolojik-politik müdahale emperyalist savaşın propagandasının yarattığı çeşitli ideolojilere cevap anlamına gelmektedir

 

Bu süre zarfında, “Hamas”ın saldırısından sonra her gün belirli sorunlarla uğraşmak zorunda olan Partimizin üyeleri ve dostlarınaargüman verilmesive cevaplanması gereken çeşitli ideolojiler ve tehlikeli genellemeler ortaya çıkmaktadır.  Her halükarda, gelişmelerini takip etmemiz gerekmektedir.

Bunlardan baskın olanları şunlardır:

  • “Hamas”ın Taliban ile özdeşleştirilmesi ve genel olarak Filistin halkının mücadelesinin reddedilmesi

SYRİZA yetkililerinin ABD-NATO askerliğini ve kurban – mağdur denklemini haklı çıkarmak için aşırı derece kullandığı bu tutum, tüm “İslami Hareketleri” dini temelde genelleştirmekte ve onları her türlü toplumsal, sınıfsal,  siyasi, kültürel ve tarihsel temelden ve  yaklaşımdan koparmaktadır.

Böylece, “Hamas’ın” Filistin topraklarının özgürleştirilmeyi amaçladığını, ilk yıllarda Filistin’in orta sınıfı ifade ettiğini ve kitlesel gelişimin Filistin halkının“laik” mücadelenin işgal karşıtı ve toplumsal mücadelesinin sürekli etkisiz kalmasının bir sonucuydu. Bunun ortaya çıkışı (1987’de) ve güçlenmesi sosyalizmin yıkılışı ile de ilgiliydi. Zamanla gelişerekartık Filistin burjuvazisinin, bir Filistin devletinin kurulmasının, güçlü bir ulusal ordunun yaratılmasının temel bir bileşen olması gerektiğine inanan bir kesimini temsil etmeye başlamıştır. Tam tersine, Taliban’ın gerici “hareketinin” kökeni ve gelişimi bilinmektedir ve ABD’nin ona devasa bir cephanelik bırakması da tesadüf değildir.

  • Ayrıca, “kültür savaşının başladığını ve Hristiyan-Yahudi kültürünün Müslümanlıkla çatışması” olduğunu söylüyorlar

Bu görüş, bu gelişmelerin sınıfsal mücadele tarafından değil kültürlerin çatışmaları tarafından belirlendiğini savunmaktadır. Bir halkın kültürü olarak tarihin, dilin, örf ve adetlerin ve her şeyden önce dinin belirlendiği “niteliği” tanımlamaktadır.

  • Başkaları “milli çıkarlarımız ne pahasına olursa olsun İsrail’i desteklemeyi gerektiriyor” diyorlar

Yunanistan’ın ABD-İsrail ile  stratejik ittifakını destekleyen tüm burjuva partiler tarafından “milli çıkarlar bunu gerektiriyor” iddiasını savunmaktadır. Ancak, burjuvazi toplumdaki bu “milli çıkarlarına” karşılık gelen bir sınıf çatışmasının olmasına ve bu durumun da burjuvaziye, onun çıkarlarına ve arayışlarına hizmet ederek halkımızı tehlikeli yollara sürüklediğini gizlemektedirler.

  • Yayılan bir başka görüş ise: “ABD’ye karşı desteklemek zorunda kalabileceğimiz İran- “Hamas”- “Hizbullah”- Çin- Rusya’dan oluşan anti-emperyalist bir taraf yaratma yönünde”

Bu görüş çoğunlukla çeşitli oportünist  alanlarda görülmektedir. Özellikle Filistin halkının ve bölgenin diğer halklarının arkasından  jeopolitik oyunlar oynayan, kendi ayrı çıkarları ve arayışları olan kapitalist güçler olduğu nesnel gerçeğini gizleyerek “antifaşist” - “antiemperyalist” kapitalist güçlerin olduğu görmektedirler. Elbette bu, Filistinliler’ in İsrail’in Filistin topraklarındaki işgali sonlandırmak için, bağımsız Filistin devletini benimseyen bu tür kapitalist devletler ve güç bloklarında uluslararası ittifaklar araması meşru değildir anlamına gelmemektedir. Bu ancak bir noktaya kadar geçerlidir.

Bunu söylüyoruz çünkü emperyalizmin yani tekelci kapitalizmin ne olduğuna dair doğru analizimiz, tek taraflı olarak yorumlanamaz, bu da Filistin gibi burjuva devletlerin siyasi alanda şimdilik özgür, bağımsız bir devletin kurulması için işgal karşıtı mücadelelerini güçlendirecek uluslararası ve politik-diplomatik düzeyde müttefikler araması gerekip gerekmediği sorusuna geçici de olsabir soruna yol açmaktadır.

Ve bunun bugün marjinal da olsa sorulabilecek sorularla ilgisi var çünkü örneğin hem Filistin Yetkilileri hem de “Hamas”, Filistin burjuvazisinin bazı kesimlerini temsil ettiğinden ve onların bölgesel ve uluslararası müttefikleri de kendi ülkelerindeki burjuva çıkarlarını temsil ettiğinden, bir tarafı (Filistinliler’i) destekliyoruz. Bu ideolojilere her gün “Rizospastis” gazetesinde başarıyla yanıt verilmektedir.

Bu tür konular, “Rizospastis” gazetesinde ve aylık Komünist İnceleme” dergisinde (KOMEP) ilgili yazılarda vurgulanmıştır ve bu görüşleri, tüm bu ideolojileri yerle bir eden argümanları geri getirmemiz gerekmektedir. Tarihsel bilgisizlik ve deneyimsizlik genellikle gençleri ve yaşlıları etkilemekte; Filistin sorununu, onun gelişimini anlamak için gerekli bilgi ve kanıtların sağlanması ve Kürt sorunu gibi sorunları da birlikte ele almamız gerekmektedir.

 

E.   Yoğun ideolojik- politik hazırlık ve karşı saldırı, aynı zamanda sürekli kitlesel faaliyetler, işçi sınıfı ve özellikle gençlik hareketinde eylemlerin artmasınıgerektirmektedir

 

Kırsal kasabalarda, köylerde, şehirlerde, büyük şehirlerin komşu mahallelerinde, okullarda, üniversitelerde alanlarında, sendikalarda, tüm sektörlerde tartışma konusu açıp konuşmamız gerekmektedir. Yunanistan’ın tutumuna ve Yunan halkının savaş çatışması karşısında ne yapması gerektiğini  ağırlık vermeliyiz.

Filistin halkı ile  dayanışmamızı ifade ediyoruz çünkü İsrail devleti ve hükümeti Filistin’i onlarca yıldır onları yüzlerce ölüyle, gerçek soykırımla, Filistin topraklarının işgaliyle, ırkçılıkla ve Gazze’deki gibi ablukalarla, hapis cezasıyla, işkence ve çok daha fazla ve farklı yollarla katletmektedirler.

Aynı zamanda İsrail devletinden kendisini sürekli askeri çatışmalara, komşu halklara karşı katliamlar yapan ve böylece kendisini de bir terör saldırısının kurbanı haline getirentam bir barbar siyaseti uygulayan Netanyahu hükümetinin acısını çeken İsrail halkına da dayanışmamızı ifade ediyoruz.

Talep ve sloganların içeriğini şu şekilde özetleyebiliriz:

  • Filistin halkının 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olmak üzere özgür ve bağımsız bir Filistin hakkına sahip olduğunun vurgulanması. 
  • BM’nin ilişkin kararları doğrultusunda tüm Filistin göçmenlerinin evlerine dönmesi
  • Tüm Filistinliler’in ve İsrail hapishanesinde tutulan diğer siyasi tutukluların hemen serbest bırakılması
  • “Psara” fırkayteyninin bölgeden çekilmesi ve yerine başka bir savaş gemisinin gelmemesi, ABD ve İsrail’in attıkları adımların kolaylaştırılmasının durdurulması
  • Katil devlet İsrail  ile her türlü ekonomik- politik- askeri işbirliğinin durdurulması ve Yunan Parlamentosu’nun oybirliğiyle aldığı karara dayanarak Filistin devletinin tanınmasına devam edilmesi.

Özellikle, Yunan halkını ve gençliği geniş çaplı olarak Filistin halkının “sırtından”, genel bir savaşa yol açabilecek jeopolitik bir “satranç ” oyunu oynadıklarını ve bu, açıkça bölgedeki burjuva sınıfların emperyalist piramit içindeki konumlarını yükseltme çabasıyla bağlantılı olduğunu ve emperyalist sistemdeki üstünlük uğruna emperyalist içi büyük çatışmayla bağlantılı olduğunu duyurmamız gerekmektedir.

Bu çerçevede, kitlesel mitingler, protestolar, dayanışma konserleri düzenlenmelidir. Olayların gelişimine bağlı olarak, mücadele ve faaliyetlerin de gelişmesi gerekmektedir.

Filistin büyükelçiliğinin yiyecek, giyecek, ilaç, temel ihtiyaçların toplanması talebine yanıt vermemiz gerekmektedir. Gidecekleri yere ulaşım yolları bulmaları için yetkililere baskı yapılmalıdır.

Son olarak, komünist ve işçi hareketi güçlerinin uluslararası düzeyde beraber hareket etmesi konusunda daha kararlı bir şekilde katkıda bulunmamız gerekmektedir.

 

GENEL VE SONUÇ OLARAK, Merkez Komitesinin son toplantısında vurguladığı gibi, tüm gelişmeleri ve bunlara siyasi müdahalesi izleyerek, tüm Partiyi ve Yunanistan Komünist Gençlik Örgütünü sürekli hazır ve dikkatli olmasını sağlamalıyız.